20 Şubat 2008 Çarşamba

ankaraya dair...

sahte bir gülüştü ıssız ankara gecesinde yüzüme yerleşen. ankaralılaştığımın ayrımındayım artık, ne yazık ki desem bile... belki o hayatın en acımasız yönlerini yansıtmasıyla bunu kazandırdı bana ve sevdiğim bir çok kişiye. belki biz hiç onun kadar gerçekçi, onun kadar kara yaşamadık anlarımızı ona gelene kadar.
ama burdaydık artık ve ister istemez karşılaşmıştık her anı kara geceleriyle. sahte gülüşlere alışmanın tek nedeni bizdik belkide, tek kaynağı biz...
istemeden kobay olmuştuk tüm özlem ve hasret denemelerine, bu şehrin.kanata kanata acıta acıta ve kabullenerek bu sonu bilinmez deneylere istemeyerek de olsa bile bile katlanmıştık! daha fazla nasıl acıtabilirimin hesabındayken bu şehir, ona aşık olanı onu özleyeni hemen koparı vermişti kendi adından, kendi anıı_karalığından. "hasretin nazlıdır ankara" diyenlerin hiçbiri kalamamıştı bu şehirde istediği kadar. şehir amacına ulaşmış hasretlerin en büyüyünü yaşattıktan sonra kendini sevdirmeyi başarmış ve bağrından koparıp atmıştır bu ankara aşığı kişileri, acıtacak yeni bir yöntem bulmanın keyfi ile...

peki ben ne zaman sevecem bu şehri, ne zaman özlemiyle yanıp tutuşacam?artık sevmek istiyorum ve kurtulmak belkide..gidişim ve gitmek güzel olsun bu şehirden. bırak beni ankara, bırak beni... seni sevmemi, sana aşık olmamı beklemeden bırak n'olur!... yeterince acıttın yüreğimi, yeterince kanattın benliğimi. daha fazla sana benzeyemem bekleme bunu benden.

bırakta kurtulayım karalardan, en kara anlarımdan...


yalnızlığımın yansımasıydı sessizliğim..uzun zamanlara yayılan suskunluğumun tek ortağı olmuştun ey canımın cananı...şimdiki suskunluğumsa sana olan aşılmaz mesafeler.

suskunluğumu gözlerimde yorumlaman, her bakışıma anlam katman, yalnızlık kokan duruşuma sevda yüklemendi seni vazgeçilmez kılan...
ankaranın en anlamlı anlarıydı senin soluğunu taşıdığı anlar, kara olan anlarının en anlam kazandığı zamanlardı...şimdi ankara yine kendi anıı_karalığını yaşamakta.. o suskun, ben suskun, suskunluğumsa senin özleminle yanmakta!


şimdi sana sığındığım limana özlem duymaktayım can yoldaşım, özleminle yanmaktayım...yalnızlığım kavurmakta yüreğimin en kuytu köşelerini, canım acımakta, suskunluğum artmakta günbegün...seni özledim gönül sızım,yalnızlığımın limanı...


unutulmamak dileğiyle yüreğimdesin...

aşk neydi acaba... bir tohumu toprağa ekip beslemek, büyütmeye çabalamak...

zor iş bu yükü yüreklilikle taşıyabilmek.yapabilirmi her insan tohumu canı_yürekten gözbebeği gibi benimseyebilirmi.sadece kendisine değil iki kişiye ait olduğunu kavrayabilirmi?

yeni filizin sararan yapraklarını geçmişin izlerini taşıması için zorla tutmaya çalışırmı ilişkiyi yıpratacağını bile bile...kara bir gölge gibi...ki o insanı geçmişiyle kabul etmişken bu gölgenin ardından gitmeye çalışmak nedendir.kime ne kazandırmıştır bugüne kadar, acı ve ızdıraptan başka...

nereden mi çıktı? bu bir arkadaşın acısının yansımasıdır, ancak nerdeyse hepimizin başındadır aynı sorun. bugün olmazsa yarın o da olmazsa geçmişte mutlaka yaşamışızdır bu acıyı, kanata kanata yüreğimizin en derinlerinde...

şimdi yalnızlık mı, yoksa bu sorunları göze alarak büyük bir ceseretle yeni bir ilişkiye başlamak mı daha az acıtır yüreğimizi...