23 Mayıs 2009 Cumartesi

...umut...
bilirmisiniz umudu, taşırmısınız kuytularınızda... ben bilmem... hayal kurmam, plan yapmam... düşlemem mesela geleceği.. sadece yaşarım; günümü, bugünümü ve genellikle geçmişimi... bu nedenledir ki umut taşımam geleceğe dair.. bu nedenledir ki düşlemem geleceğimi...
sonbahar yaprakları gibiydi hayallerim, umutlarım.. esen her yel savurdu yapraklarımı, kırdı dallarımı.. sonra sonsuz bir boşluk kaldı; benim içinde savrulduğum.. yeni esen rüzgârlar ne tarafa savrursa o yönde gidiyorum.. benden çok beni savuran yellere değer veriyorum hayatımda.. işte bu nedenledir ki tek kişilik ve bana ait olmayan bir yaşam sürmekteyim geçip giden hayat serüveni içerisinde... yüreğimde var olan tek umut, yeşerttiğim tek gonca: beni savuran rüzgârların sahibi olan yüreklerin mutlu olması.. işte umut.. işte umudum... bunun dışında tüm dileklerim ve umutlarım sözlerimdedir, gözlerimde ve yüreğimde değil....
bir kitap sayfasında yaşarım, bir melodi tınısında, bir sonbahar yaprağında.... serüveninizde yer alırım.. sonra kaybolurum hayatınızdan, hayallerinizden, umutlarınızdan.. savrulmuşumdur yeniden başka bir serüvene, başka bir yelin isteğiyle..
...
gün ağardı, kuşlar güzel bir melodi tutturdu, doğaya eşlik etme vakti...
gününüz aydın olsun...
yeni bir serüven başlıyor yeni rüzgârların eşliğinde.. belki bir serüvende beni çağırırsınız, belki bir serüveninizde size de eşlik ederim... hayata, hayatınıza dair umudunuzu yitirmemeniz dileğiyle, şimdilik hoşçakalın...
....kırılgan...
sözlenecek cümleler gizlenir gözlerimin en derin noktalarına, yüreğimin solgun sayfalarına..

...yağmur yağıyor yüreğim.. yağmur temizliyor tüm sokakları, tüm acıları.. yağmur yağıyor segili.... yüreğimin yağmurları dinmiyor geceler boyu.. sonra bir dinginlik çöküyor yüreğimin yangınına. açılmamış sayfa bırakmıyorum yüreğimde... açtıkça acıyor, açtıkça kanıyorum.. kanadıkça tazeleniyor, büyüyor, yaşlanıyorum..... yaşlandıkça çocuk masumiyeti yüreğimi sarıyor yeniden, yeni sevgiler barındırıyorum insanlara.. acılarım arttıkça sevgilerim de artıyor.. seviyorum ve kırılıyorum...

...
sokaktayım..
karanlık sokakta yalnız yüreğim.. bir sokak lambasının ışığı süzülüyor sokak başından.. yaklaştıkça büyüyor aydınlık.. geride bırakıyorum aydınlığı. evler karanlık bir geceye dalmış.. bir kaç ışık hüzmesi dikkatimi çekiyor..kim var diyorum, acaba bu saatte ne düşünüyor??? belki oradasındır diyorum.. orada olan da belki hayatıma girecek diyorum.. hayatımın herhangi bir evresinde, herhangi bir anında karşıma çıkacak.. herhangi bir insan olacak HAYATIMDA.. benim olmayan tek kişilik yaşantımda... belki o da acıtacak yüreğimi farkında olmadan, belki sızılarım artacak, sonradan açılacak bir yarada o bırakacak yüreğimin en kuytu yerine.... belki...... gülümsüyorum, selam veriyorum 'belki' hayatıma girecek insanlara... yürüyorum sokakta.. kulağımda bir senfoni.. derinden gelen bir melodi.. sokağın sessiz haykırışı eşlik ediyor bu eşsiz senfoniye, sonra yüreğim ve çığlıkları katılıyor orkestraya.. duyuyorum... Beethoven'ın duymayan kulaklarındaki haykırışlar gibi içimdeki ve çevremdeki sesler, Beethoven oluyorum bir anda.. sonra Mozart.. sonra Farid Farjad.. sonra bir bağlama tınısı yükseliyor Erdal Erzincandan.. sonra... sonra dağların ve ormanların sesi çağlayanlar eşliğinde katılıyor..... sonra bastırıyor bir kız çocuğu sesi tüm orkestrayı... MASAL diyorum.. bu masal..... sonra.... masal bitiyor....
sessiz bir çığlığa gömülüyorum yeniden.... sokaklar susuyor, Beethoven duymuyor yeniden, Mozart susuyor, Farjad kemanını bırakıyor, bağlamalar gömülüyor karanlığa..çağlayanlar kuruyor, dağlar SUSUYOR... Masal da...
yürüyorum sessiz, suskun, yalnız, kimsesiz.. sustukça gömülüyorum karanlığa, gömüldükçe susuyorum karanlıkta....
yürüyorum..
gece güne devretmekte zamanı, saatleri.. dünya günaydın demek için hazırlık yapmakta...
...
GÜNÜN AYDIN OLSUN dünya.... görüşmek umuduyla...